Soğan doğrarken niçin gözümüz yaşarır?


Soğanın anavatanının Güneydoğu Asya olduğu sanılıyor.

Günümüzde ise dünyanın her yerinde, özellikle sıcak iklim kuşaklarında yetiştirilmekte ve tüketilmektedir.

Soğanın tarihi o kadar eskiye gitmektedir ki, kayıtlı tarihten de önce Çin, Hindistan ve Ortadoğu'da yiyecek olarak kullanıldığı tahmin ediliyor.

Soğan besleyici bir gıda olmasının yanı sıra müthiş bir aro-matik özelliğe de sahiptir.
Bu aromada içindeki kükürtlü maddelerin büyük etkisi vardır, ancak aroma tek başına kükürtlü maddelerden kaynaklanmamaktadır.
Soğan ve sarımsakta sülfür ihtiva eden amino asitlerin türevleri de vardır.
Bir soğanı kestiğinizde bunlardan 'SI propenylcysteine-sulphoxide' adı verilen kısım çözülür ve gözlerimizi tahriş eden 'proponal-S oxit' adlı kısmı ortaya çıkar.
Kimya ilminin karışık kelimeleri aklımızı karıştırmadan esasa geçersek, bu maddenin gözümüze değmesi ile bir çeşit hidroliz olur ve içinde eser miktarda bulunan sülfrik asit gözümüzü yakar ve yaşarmasına neden olur.
Bu bileşimler çok dengeli değillerdir.
Örneğin çok düşük bir ısı işlemi sonucunda dahi tamamen yok olurlar.
Bu nedenle de pişmiş soğanda hiç bulunmazlar ve göz yaşartamazlar.
Soğan doğrarken gözlerinizin yaşarmaması için önerilen birçok önlem vardır.
Önce en ciddisini söyleyelim.
Bazı aşçılar soğanı kesmeden önce ıslatmayı, keserken de ıslak tutmayı veya soğanı çeşmeden akan suyun altında kesmeyi öneriyorlar.
Bir başka görüş ise soğan doğrarken ağızdan nefes almayı tavsiye ediyor.
Bu görüşe göre gaz nefesimizle birlikte burnumuza girip gözümüze yaklaşmak yerine doğrudan ciğerlerimize girer ve çıkarmış.
Bunu sağlamak için de dişlerimizin arasına bir metal kaşık koymak yeterliymiş.
Soğan doğrarken gözlerin yaşlanmasını önlemek için, dudaklar arasında bir limon dilimi, dişler arasında bir kesme şeker veya dörtte bir dilim ekmek bulundurmayı önerenler de var.
Böylece ağzımıza alacağımız bu gibi şeylerin, aldığımız nefesteki sülfür gazını emdiğini iddia ediyorlar.
Diğer görüşler ise, soğanın doğranılmasına tepesinden başlanılması ve cücüğünün en sona bırakılması veya soğanın doğramadan önce yarım saat buzdolabında tutulması şeklinde.
Soğan doğrarken deniz gözlüğü veya kontakt lens takılmasının faydalı olacağını ileri sürenler de var.
Bu kadar çok önlem seçeneğinin içinde, siz bir tanesini bile uygulamıyorsanız, yapacak bir şey yok, soğanı ağlaya ağlaya doğramaya devam edeceksiniz.

Facebook Twitthis Furl

Neden kadınlar erkeklerden daha çok ağlar, neden korku filmleri bu kadar korkunçtur?...


Neden kadınlar erkeklerden daha çok ağlar, neden korku filmleri bu kadar korkunçtur ve neden ağrı gerçekten de aklımıza saplanıp kalır? Tüm bunların cevabı bir kitapta bir araya geldi ve beynimizde neler olduğunu ortaya koymak için misyonunu üstlendi.

Rita Carter tarafından kaleme alınan ‘The Brain Book’ (Beyin Kitabı) insan beynini masaya yatırarak açıklanması zor sorulara cevap arıyor.

Kadınlar duygusal anlamda erkeklere göre neden daha hassas? Kalp krizi sırasında neden insanın kolu ağrır ya da bazı insanlar neden paranormal güçlere sahiptir? Bunların cevabı, beyin üzerine yazılan bir kitapta saklı.

Rita Carter tarafından kaleme alınan ‘The Brain Book’ (Beyin Kitabı) insan beynini masaya yatırarak açıklanması zor sorulara cevap arıyor.

Yetişkin insan beyninde 100 milyardan fazla sinir hücresi olduğunu ve bunların karmaşık süreçler yarattığını söyleyen kitap, beyinde acıyı hisseden bölgenin büyüklüğü ve barındırdığı sinir hücresi kişiden kişiye değiştiği için, kişilerin acı eşikleri de farklı olduğunu söylüyor.

Kalp krizi öncesi kolda uyuşma ve acı duyma da beyin tarafından kişiye bir uyarı göndermek amacıyla yapılıyor.


NEDEN KORKU FİLMLERİNDEN KORKARIZ?

Vücudun kendini koruma hissi, korku filmi izlerken korkmanın en büyük nedeni aslında. Görülen korkunç durum bir tehdit olarak algılanıyor ve suratın şekli de buna göre bir hal alıyor. İnsan, tehlikeyi daha iyi görebilmek için gözlerini 'faltaşı' gibi açıyor, tehlikeye hazır olabilmek için refleksler hazır hale geliyor.

KADINLAR NEDEN DAHA DUYGUSAL?

Kadın beyninin duyguları, konuşma ve sanat yeteneğini kontrol eden sağ bölümü erkeklere göre daha iyi çalışıyor. Bu kadınları daha fazla empati sahibi, duygusal ve daha iyi konuşmacı yapıyor. Erkeklerin daha az konuşmasının ve duygularını konuşarak ifade ederken zorlanmasının sebebi bu.

ASLA HİÇBİR ŞEYİ UNUTAMAZSINIZ

Anılar ve yaşanılanlar insan beyninin içine hükmeder. Bunlardan biri unutulsa bile, diğerleri hep kalır. Ancak şiddetli bir çarpma ve büyük bir yaralanma sonucunda hafızayı yitirmek mümkün.

"BU BANA DAHA ÖNCE DE OLMUŞTU"

Dejavu, benzer hissi ya da olayı tekrar yaşamak anlamına gelir. Yaşanılanlar sanki daha önce de yaşanmış gibidir. Carter’a göre, ‘deja vu’ da beynin bir oyunu. Buna göre beyin daha önce yaşanan bir olaydan küçük bir parça da bulsa o olayı hatırlayıp, aynısı olduğu yanılgısını hissettiriyor.

Rita Carter’ın kitabı Amerika’da şu sıralar çok satanlar arasında yer alıyor.

Facebook Twitthis Furl

Yoğurt deyip geçmeyin


Yoğurtun zararlı bakterilerin üremesini durdurarak bağırsakların düzenli olarak çalışmasını sağlamasının yanında diğer faydalarını biliyor musunuz?

Sindirim sisteminin sağlıklı çalışmasına etkisi bulunmaktadır, mide rahatsızlıklarını önler. Şeker hastaları için yararlı bir besindir, kan şekerini düzenleyici etkisi bulunmaktadır. Kaymağı alınmış ve mutlaka ekşimemiş yoğurt tercih edilmelidir.

Bağırsak düzensizliklerinin giderilmesine, özellikle çocuk ve yetişkinlerde karşılaşılan ishallerin tedavisine yardımcı olur. Bağırsaklarda bulunan tehlikeli ve zararlı mikropların çoğalmalarına ve hatta yaşamalarına engel olur. Kanser riskini azaltır, özellikle kolon kanserine karşı koruyucu etkisi bulunmaktadır.Vücuttaki kolesterol miktarının azalmasına yardımcı olur, LDL kolesterolü azaltır. Kandaki asit baz dengesini sağlıklı hale getirir.
Süt ve süt ürünlerini tükettikten sonra laktoz intolerans nedeniyle bağırsaklarda gaz problemi yaşayan kişilerde laktozun parçalanması nedeniyle gaz oluşumunu azaltır. Bağırsakları temizlediği, zararlı bakterileri önleyerek ishal oluşumunu engellediği için gıda zehirlenmelerine karşı koruyucudur.

Bağırsaklarda B vitaminlerinin bolca üretilmesini sağlar. Rahatlatıcı etkisi bulunmaktadır. Bu nedenle iyi ve rahat bir uyku için idealdir. Kalsiyumun daha fazla emilmesini ve bağışıklık sisteminin güçlendirilmesini sağlamaktadır. Antibiyotik kullananlar, ilacın etkisiyle zarar görebilecek yararlı bakterilerin korunması amacıyla yoğurt yemelidirler.
Midesi çok duyarlı olanlar ile oniki parmak bağırsağı ülseri olanlara dokunabilir. Bu durumda dikkatli tüketilmelidir.

"Nefes kokusunu gideriyor"

Japonya'da yapılan ve sonuçları İngiltere'de yayımlanan araştırmaların, şekersiz yoğurdun nefes kokusunu giderdiği, diş taşı ve diş eti iltihaplarını doğal yollardan önlediği:
"Araştırma kapsamında 6 hafta boyunca günde bir porsiyon yoğurt yiyenlerin yüzde 80'inde nefes kokusuna yol açan hidrojen sülfit düzeyinin düştüğü belirlenmiştir."

Facebook Twitthis Furl

Arabalarda hava yastıkları nasıl çalışıyor?

Hava yastıkları 80'li yılların başında ortaya çıktıklarından beri binlerce hayatı kurtarmışlardır.

Aslında hava yastıkları İkinci Dünya Savaşı sırasında uçakların yere çakılmalarında bir önlem olarak tasarlanmış ve ilk patent o zamanlarda alınmıştı.

Hava yastıklarının arabalara uygulanmasında birçok problemle karşılaşıldı.

Basınçlı havanın araba içinde muhafazası, süratle şişmenin sağlanması, ani şişme sırasında yastığın patlamasının veya kişiye zarar vermesinin önlenmesi vs...

Hava yastığında üç ana parça vardır.

Birincisi yastığın kendisi ki, ince naylon iplikten yapılmış ve konsolda bir silindir üzerine sarılmıştır.

Aslında sürücü tarafındaki hava yastığı diğerlerinden farklıdır.

Diğerleri tipik bir silindir şeklinde iken sürücü tarafındaki direksiyonun ortasına uyacak şekildedir.

İkinci olarak yastığa ne zaman şişeceğini bildiren, arabanın ön tarafında bir sensör vardır.

Bir tuğla duvara yaklaşık saatte 15 - 25 kilometre süratle çarpıldığında oluşacak kuvvet karşısında sinyal verecek şekilde ayarlanmıştır.

Son olarak da şişirme sistemi vardır.

Hava yastıkları sıkıştırılmış veya basınç altındaki havanın veya bir gazın salıverilmesiyle şişmezler.

Bir kimyasal reaksiyonun sonucunda şişerler.

Bu kimyasal reaksiyonun ana maddesi 'sodyum azide'dir, yani NaN3.

Normal şartlarda durağan olan bu molekül ısıtılınca anında ayrışır ve ortaya nitrojen gazı çıkar.

Çok az miktarından, yani 130 gramından 67 litre nitrojen çıkabilir.

Ancak bu ayrışmadan ortaya bir de sodyum (Na) çıkar ki, çok reaktiftir.

Su ile birleşince vücuda bilhassa gözlere, buruna ve ağza ağır tahribat verebilir.

Bu tehlikeyi önlemek için hava yastığı üreticileri kimyasal reaksiyonda sodyum ile birleşebilecek bir gaz daha kullanıyorlar ki, bu da potasyum nitrattır (KNO3).

Bu reaksiyondan da yine ortaya nitrojen çıkar.

Arabanın önündeki sensör belli bir seviyenin üstündeki çarpmada, NaNS'ün bulunduğu tüpe bir elektrik sinyali gönderir.

Burada çok küçük bir spark oluşur ve bunun yarattığı ısıdan da NaN3 çözülür, açığa çıkan nitrojen hava yastığına dolarak şişirir.

Burada ilginç olan sensörün çarpmayı algılaması ile yastığın şişmesi arasında geçen zamandır.

Sadece 30 milisaniye yani 0.030 saniye,.

Bir saniye sonra yastık üzerindeki özel delikler vasıtası ile kendi kendine söner ve kazazedeye devamlı baskı yapılmasına mani olur.

Facebook Twitthis Furl