Sirk çadırları neden daima daire biçimindedir?
18. yüzyıla gelinceye kadar, cambazlık, ateş yutma vb. gösteriler sokaklarda halka, saraylarda ise asillere yapıyordu.
Philip Astley, bugünkü modern sirklerin kurucusu kabul edilir. 1763 yılında kurduğu sirkinde, ana gösteri ata binilerek yapılanlardı. Astley atlar bir daire etrafında döndüklerinde, binicilerin at üzerinde daha rahat ayakta durduklarını bildiğinden, sirk çadırını ve gösteri yerini bir daire oluşturacak şekilde düzenledi ve atların gösteri sırasında, daima daire biçiminde dönmelerini sağladı.
Bir başka sirk sahibi, Antonio Franconi'de, dairenin en uygun çapının yaklaşık 13 metre olduğunu saptadı ki, bu mesafe bugün bile kullanılan ölçüdür.
Son bir not olarak, İngilizce'si 'circus' olan sirk kelimesinin, Latince'de daire anlamına gelen, 'circle'dan türediğini de belirtmeden geçmeyelim.
Neden terliyoruz?
Ter nedir?
Terleme, tümüyle istemimiz dışında gelişen, metabolizmamızın doğal bir fonksiyonu. Ter ise, aslında salgılandığında renksiz ve kokusuz olan fakat koltukaltı gibi sıcak ve nemli ortamlarla buluştuğunda kötü kokmaya başlayan fizyolojik bir sıvı.
Neden terliyoruz?
İnsan vücudunun normal olarak fizyolojik işlemleri yapması için vücut ısısının 36,5 derecede sabit kalması gerekiyor. Terlememizin ana nedeni de, vücut ısımızın sabit kalmasının sağlanması. Çünkü terin buharlaşması ile ısı kaybediliyor. Bir günde salgılanan ter, ortalama 100 cc. Aşırı efor ve sıcakta bu rakam saatte 1,5 litreye kadar da çıkabiliyor. Vücudumuzdaki ter bezi sayısı ise 2-3 milyon kadar ve en fazla ter bezi avuç içinde bulunuyor. Bu yüzden ellerimiz çoğu zaman nemli olabiliyor. Peki terlemeyi tetikleyen şeyler neler?
Terlemeyi tetikleyenler
• Ortam sıcaklığının artması,
• Efor harcanması,
• Sınav stresi, yeni biriyle tanışma gibi aşırı heyecanlanmaya sebep olan anlar,
• Nemli ortamlara girme gibi durumlar terlemeyi tetikleyen nedenlerin başında.
Aşırı terleme bir hastalık mı?
Normal bir insanın günlük ter miktarı 100 ml kadar. Ancak ortam ısısının artması ile terleme günde 1,5 litreye kadar çıkabiliyor. Ter bezleri çok fazla çalıştığında aşırı terleme meydana geliyor. Aşırı terlemenin ise birçok sebebi olabiliyor. Ateşli ve hormonal hastalıklar, ortam ısısının artması, kalp ve solunum yetersizliği, bazı ilaçların kullanılması ve bazı tümörler aşırı terlemenin başlıca nedenlerinden. Bu yüzden aşırı terleyen kişilerin bir sağlık kontrolünden geçmesi, tiroid bezi ve böbrek üstü bezi rahatsızlıkları tetkikleri yaptırması şart. Ama aşırı terleme illa ki bir hastalığın belirtisi olacak diye de bir şey yok. Bazı durumlarda hiçbir hastalık yokken de terleme artışı görülebiliyor. Peki neden kötü kokuyor?
Neden kötü kokuyor?
Ter; su, sodyum, klor, potasyum, üre gibi maddelerden oluşuyor. İçindeki organik madde miktarının artması terin kötü kokmasına neden oluyor.
Ter kokmamak için neler yapmalı?
Gelelim en önemli konuya! İşte bunun için yapabileceklerin...
• Bol su içmeyi dene.
• İnce, gözenekli, cildinin hava almasını sağlayan giysiler giy.
• Kokunun en çok yaşandığı bölge koltukaltları… Bu yüzden bu bölgeni sürekli temiz tutmaya özen göster.
• Koltukaltındaki tüyleri fazla uzamadan al.
Anti-perspirantlar ve deodorantlar zararlı mı?
Vücudun doğal sürecinde terlemesi şart! Terlemeyi engelleyici ürünler ter bezlerinin cilde açıldığı kanalcıkların tıkanmasına neden olabiliyor. Ter ve yağ bezlerinin ağzının tıkanmasına bağlı olarak da ciltte sivilcelenmeler ve küçük yağ kistleri oluşabiliyor. Bu yüzden bu ürünleri aşırı kullanmamalı ve kullanırken de dikkatli olmalısın. Neler mi yapabilirsin?
• Sabah dışarı çıkarken sürdüğün roll-on’u eve gelir gelmez yıkayıp vücudundan temizle.
• Mümkünse tam kuruluk sağlayanları değil de, normal olanlarını tercih et.
• Deodorant kullanırken koltukaltının mutlaka temiz ve kuru olmasına dikkat et.
• Sakın deodorantı terliyken sıkma. Yoksa ortaya daha kötü kokular çıkmasına sebep olabilirsin!
Beyin Mucizesi
Çağımız teknoloji ve iletişim çağı...
Bilgisayarlar ve telefonlar tüm dünyayı birbirine bağlıyor. Bugün yaklaşık 6 milyar insan teknolojinin yardımıyla birbirine ulaşabiliyor... Bilim adamları iletişim teknolojilerini bir adım daha ileriye taşıyabilmek için yeni projeler geliştiriyor... Ancak şu anda yeryüzünde öyle bir iletişim ağı kurulu ki yaklaşık 100 milyar kullanıcı bu iletişim ağı üzerinden sürekli haberleşiyor... Bu kullanıcılar iletişimi kolaylaştırmak için trilyonlarca yeni bağlantı kuruyor... Burada, bilgisayarınızdaki gibi bağlantı sorunları pek yaşanmıyor. Kullanıcılar hiç dinlenmiyor. Burada elektrik kesilmiyor. Burası beyin!..
Sahip olduğunuz bu mükemmel iletişim ağı daha hiçkimse varlığınızdan haberdar değilken kurulmaya başladı... Doğumunuzla birlikte sistem gelişimi hızlandı ve o günden beri kurulan ağların sayısı her geçen gün artıyor... Yaşınız ilerledikçe deneyimleriniz beyninizi, beyniniz de sizi şekillendiriyor. Çevrenizle kurduğunuz ve gelecekte sürdüreceğiniz o güçlü bağı mümkün kılıyor.
Bu belgeselde, insan hayatının en önemli unsurlarından biri olan beynin içindeki o kusursuz ve İlâhî tasarıma, işleyişe tanık olacaksınız...
Bilgisayarlar ve telefonlar tüm dünyayı birbirine bağlıyor. Bugün yaklaşık 6 milyar insan teknolojinin yardımıyla birbirine ulaşabiliyor... Bilim adamları iletişim teknolojilerini bir adım daha ileriye taşıyabilmek için yeni projeler geliştiriyor... Ancak şu anda yeryüzünde öyle bir iletişim ağı kurulu ki yaklaşık 100 milyar kullanıcı bu iletişim ağı üzerinden sürekli haberleşiyor... Bu kullanıcılar iletişimi kolaylaştırmak için trilyonlarca yeni bağlantı kuruyor... Burada, bilgisayarınızdaki gibi bağlantı sorunları pek yaşanmıyor. Kullanıcılar hiç dinlenmiyor. Burada elektrik kesilmiyor. Burası beyin!..
Sahip olduğunuz bu mükemmel iletişim ağı daha hiçkimse varlığınızdan haberdar değilken kurulmaya başladı... Doğumunuzla birlikte sistem gelişimi hızlandı ve o günden beri kurulan ağların sayısı her geçen gün artıyor... Yaşınız ilerledikçe deneyimleriniz beyninizi, beyniniz de sizi şekillendiriyor. Çevrenizle kurduğunuz ve gelecekte sürdüreceğiniz o güçlü bağı mümkün kılıyor.
Bu belgeselde, insan hayatının en önemli unsurlarından biri olan beynin içindeki o kusursuz ve İlâhî tasarıma, işleyişe tanık olacaksınız...
Neden Unuturuz?
Uzmanlar, yirmili yaşlardan sonra beynin sadece varolan beyin hücreleri arasındaki bağlantıları arttırarak geliştiğini ve diğer yandan da yavaş yavaş hücre ölümü başladığını belirtiyor. Biz ne kadar çok farklı alanlarla ilgilenir ve entelektüel seviyemizi geliştirmeye çalışırsak beynimizde kendisini o ölçüde geliştiriyor. Fakat yaşlanmayla birlikte ortaya çıkan hücre ölümü nedeniyle giderek kullanmakta olduğumuz hücre havuzu azalıyor. Bu nedenle bir süre sonra beyin yeni bir şeyler öğrenirken bazı tasarruflar yapar ve aslında çok da kullanılmayan bazı bilgileri siler. Öğrenme artık en eskilerin silinip yenilerin kaydedilmesi şeklini alıyor. Dolayısıyla zamanla ortaya çıkan doğal bir unutma süreci yaşanıyor.
Öte yandan özellikle 20-50 yaş arasındaki "unutkanlık" şeklindeki yakınmaların çoğunluğu stres, iş veya ders yoğunluğu, özel yaşamlarda oluşan değişimler (evlenme, boşanma, eşlerden birinin yada aileden birinin kaybı gibi) şeklinde yaşam süresince zaman zaman zorlandığımız anlarda ortaya çıkan, daha çok dikkat eksikliği, konsantrasyon güçlüğü, depresyon gibi sebeplere bağlı gelişiyor.
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)